İstanbul’da güzel bir gün geçirmek…
Sadece bir Anadolu kentinden değil, dünyanın pek çok şehrinden İstanbul’a ilk defa gelenler; pek de kısa süreli olmayan bir şok yaşarlar. Ortalama dünya şehirlerinden, 5 kat kadar büyük bu şehir; doğal olarak başınızı döndürür. Güzel midir? Elbette. Zor mudur? Kesinlikle…
İstanbul’da Yaşam Nasıl?
Kabaca bir kıyaslama yapalım. Londra’nın nüfusu; yaklaşık 9 milyon. Evet, doğru okuyorsunuz. İstanbul, Londra’dan en az 2 kat fazla nüfusa sahip. Yüzölçümü olarak da ondan hiç az değil. İstanbul’un fiziksel büyüklük ve nufüs yoğunluğunda en yakın rakipleri ise; Tokyo, Newyork ve Yeni Delhi…
Yani şehrimiz, dünyanın en kalabalık şehirleri içerisinde, ön sıralarda yer alıyor.
Şehrin önemli bir avantajı var. O da binlerce yıllık geçmişe sahip olması. Bu sayede, yerleşik imkanlar o kadar çeşitli ki, bu nüfusa rağmen şehir yaşantısı bir şekilde devam edebiliyor. Yalnız bu kalabalıkla övünmek pek de doğru değil gibi. Zira şehir ezelden beri bu kadar kalabalık değildi. 60-70’lerden itibaren başlayan köyden kente göç dalgasının en popüler hedefi olan İstanbul, bugünkü yoğunlunu pek de taşıyamıyor.
Şehirde yaşam bir hayli zor. Buna karşın, ülkenin kalbinin attığı nokta olması sebebiyle, popüler kalmaya da devam ediyor. Pekiyi İstanbul’da yaşam nasıl devam ediyor? Haydi bir göz atalım.
Ulaşım
İstanbul, 60’larda ulaşım bakımından hiç de zor bir şehir değilmiş. Bir boğaz köprüsü yokken bile kıta değiştirmek gayet kolaymış. Ancak bugünün koşullarında bunu söylemek hiç kolay değil. Şehirde mesafeler çok uzun ve hareket etmesi gereken yolcu sayısı çok fazla. Bu durumda, gerek özel ulaşım gerekse toplu taşıma, ciddi bir yoğunluğa sahip.
Özel araçların oluşturduğu trafik yoğunluğu görsellerini haberlerden bilirsiniz. Metrobüslerde yoğun kalabalıkta seyahat etmeye çalışanlar ise ülkenin kanayan yarası konumunda. Taksi konusunu hiç sormayın…
Şehirde sabah işe veya okula gitme süresi 3 saate kadar çıkabiliyor.
“Biz bu sürede başka şehre gidiyoruz.” Demeyin. Zaten İstanbul’da olan da bir ölçüde budur. Örneğin; Fatih’te yaşıyor ve Kadıköy’de okuyorsanız, sadece şehir değil; kıta değiştiriyorsunuz. Kısıtlı ulaşım imkanlarını da hesaba katınca, durum kolayca anlaşılabiliyor.
İstanbul’da eviniz, işinize veya okulunuza yakın olacak! Aksi halde, hayatınızın yolda geçmesini göze almak durumundasınız.
Konaklama
Bu dev şehirde konaklama, yani barınma ise bambaşka bir problem. Yıllar önce başlayan iç göçü takip eden ve bugün ciddi boyutlara ulaşan yabancı göçü nedeniyle, konut stoğunun yetersiz hale geldiği gerçeğini kabul edelim.
Öğrenciler için ise barınma konusu, biraz daha karmaşık. “Öğrenciye ev vermem” amcalarından, Anadolu’da bir ev satın alabileceğiniz paraya kiralama yapmaya çalışanlara kadar, ciddi bir sorunlar silsilesi bizi bekliyor. Bu şartlarda ev kiralama konusu, en azından öğrenciler için bir miktar geriye düşüyor. Başka bir deyişle; hayal oluyor…
Peki öğrenci ne yapacak? Parkta mı yatacak?
“Parkta yatsa daha iyi” denilecek seçeneklere dikkat etmek koşuluyla, öğrenci yurtları iyi bir seçenek gibi görünüyor. Her ne kadar özgürlüklerin kısıtlanıyor olduğuna dair bir genel algı söz konusu olsa da aslında çok doğru değil.
Evet, öğrenci yurdunda; bütün okul toplanıp yüksek sesle parti yapamazsınız. Ancak bunu kiralayacağınız evde de yapamazsınız. Eğer yaparsanız, “öğrenciye ev vermem” amcalarının sayısı, geometrik olarak çoğalır…
Yurtların özgürlükleri kısıtladığı fikri, aslında büyük ölçüde doğru değildir. Her yerde olduğu gibi; yurtlarda da kurallar vardır ve yükseköğrenim yurtları özelinde, bu kurallar yetişkinler için uygulanan genel-geçer kurallardır.
Bu arada, “İstanbul’da öğrenci yurtları çok sayıda vardır”, “İstanbul’da yurtlar yeterlidir” gibi iddialar da hiç doğru değildir. İstanbul’daki yurtlar yeterli mi? sayfamızda yer alan haberde, aslında sayının hiç de yeterli olmadığını görebiliyoruz. Yani yurtta kalmak için de acele etmek ve yeri kapmak gerekiyor…
Beslenme
İstanbul; Anadolu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu mutfaklarının tüm unsurlarına erişebildiğiniz muazzam bir gastronomi merkezidir. İstanbul’a yurtdışından gelen turistlerin, buradan bir kaç kilo almadan gitmesi nadir görülür. Yani bu şehirde beslenme hiç sorun değildir. Ancak iki detay önemli;
- Ne kadar paranız var?
- Yedikleriniz ne kadar sağlıklı?
Ne kadar paranız olduğu, besinlere ulaşmanızı doğal olarak etkiliyor. Eskiden tarla satıp tatile çıkılan meblağlarla bugün, bir restoranda bir öğün finanse edilebiliyor. Dolayısıyla, iyi besine ulaşmak biraz zor…
Yediklerinizin ne kadar sağlıklı olduğu da aslında bir ölçüde ne kadar paranız olduğu ile ilişkili. Nitelikli besin, daha pahalı. Neyi nerede yiyeceğinizi bilmek ise bir kaç enfeksiyon hastalığı deneyimi ile ilişkili ve bir hayli pahalı olabilir. Bu nedenle, yediklerinizin garanti edildiği ortamları tercih etmenizde fayda var…
Bu arada, kediler; İstanbullarıyla ünlü canlılardır. İstanbul’un gerçek sahiplerinin hakkını vermeyi de unutmayalım.
Türk kültürünün en önemli bileşeni olan merhamet, şehrimizin de sembolü durumunda. Yurtdışından gelenler, şehrin her köşesinde insanlarla huzur içerisinde yaşayan hayvanları şaşkınlıkla iziyor ve bizi bir hayli kıskanıyor.
Bu muhteşem özelliğimizi kaybetmemek dileğiyle…
Diğer her şey
İstanbul, bin yıllardır birçok medeniyetin liderinin rüyasına giren muazzam bir şehir. Burayı ele geçirmeye heveslenen herkes ağır bedeller ödemiş ve ele geçirenler ise, “Cihan Sultanı” unvanını haklı olarak almışlar.
Buraya büyülü bir şehir demekte hiçbir sakınca yok. Doğrudur, bu şehir; insan ruhunu bir kaç saniyede fetheder ve oradan asla çıkmaz. Tüm zorluklarına rağmen, İstanbul’u sevenler bundan asla vazgeçmez.
Turist mi olalım, hemşehri mi?
İstanbu’u çok seviyoruz ama yaşaması pek zor. Pekiyi turist olarak nasıl?
Diyelim bir kaç gün burada kalacaksınız ve bolca boş vaktiniz var. Bu durumda bu zorluklar sizi yoracak mı?
Elbette hayır.
İstanbul’da yaşam mücadelesi vermiyorsanız, burası dünyanın en eğlenceli şehridir.
Metrobüsle yapacağınız saatler süren yolculuk da, vapur iskelesinde denize düşme tehlikesi de bir hayli eğlendirecektir sizi.
Muhtemelen iyi bir konaklama tesisinde güzel uyku uyur, sabah açık büfe kahvaltınızı yaptıktan sonra arkanıza bakmadan çıkarsınız sokağa. Bebek sahilinde denizi seyretmek, martılar, vapur sesi ve iyot kokusu…
Haydi, Taksim’e gidelim. İstiklal’de bir tur, muhallebi ve sokak müzisyenleri. Tünelden geçmeden olmaz. Bakalım yeni gitarlar gelmiş mi?
Her yer kahveci olmuş efendim burada. Acaba en iyisi hangisi. Ya da dur, Eminönü’ne gidelim. Hem iyi bir yemek yer, üstüne de kumda Türk Kahvesi içeriz.
Tamam ama hep yiyip içiyoruz. Yok mu gezecek yerler?
Olmaz mı?
İstanbul, tuıristik ve tarihi yerlerin sayısı itibariyle dünyanın en zengin şehridir. Kabaca bir hesapla, bir kişinin tüm tarihi ve turistik yerleri eksiksiz gezmesinin, yaklaşık 2 sene kadar süreceğini söylemek mümkündür. İş-bu sebeple, acele etmeyin. Eğer vaktiniz kısıtlıysa, İstanbul’daki her yeri görmek için çabalamak, nafiledir. Kanaatkar olup, bu gelişimizde küçük bir kısmını görme fikrini kabullenelim.
Bol bol özçekim, reels ve hikaye. Instagram neden var?
Hemşehri için ise İstanbul, çok zor. Haberlerde duymusşunuzdur İstanbul’da yaşayıp deniz görmemiş insaları.
“Nasıl olur efendim? İstanbul, deniz kenarında bir şehir değil mi?”
Değil.
Her yeri değil…
Örneğin; İstanbul’un boğaz manzarası ile meşhur noktalarından birisi olan Beşiktaş iskele ile Arnavutköy arasındaki mesafe 80Km civarındadır. Bu arada, bu Arnavutköy, sahildeki Arnavutköy değil. Karasal olan Arnavutköy…
80 kilometre, Anadolu’da ise ciddi bir mesafedir. Örneğin; Ankara ilinin şehir merkezinin, bir ucundan diğerine uzanan en uzun mesafe Kayaş – Sincan arasındaki hattır ki; bu yalnızca, 40Km’dir. Arnavutköy – Beşiktaş arasındaki mesafenin İstanbul ilinin bir ucundan diğerine uzanan hat olmadığını da belirtmek gerek. İstanbul şehri için bu mesafe, Çatalca’dan Tuzla’ya uzanıyor ve gittiğiniz yola göre değişmekle birlikte, yaklaşık 150Km…
Haritada, İstanbul Ankara’dan küçük gibi görünebilir. Doğrudur. İlin siyasi sınırları daha büyüktür. Ancak Ankara şehir merkezi, bu sınırların çok küçük bir kısmını kapsarken, İstanbul ili siyasi sınırlarının heredeyse tamamı şehir merkezidir.
Yani aslında sandığımızdan çok daha büyük bir şehirle karşı karşıyayız. Bu şehirde yaşamak zor. Güvende olmak zor. Barınmak zor. Beslenmek zor. Maalesef tüm bu şartlar içinde kendimize mukayet olmak da zorundayız. Turist değil de hemşehri olacaksak, en doğru yolu seçmek için, biraz kafa yormalıyız.
Öğrenci Şehri İstanbul!
İstanbul’da 61 üniversite var. (2023 rakamları) Yaklaşık 2 milyon yükseköğrenim, yani ünvirsite öğrencisi olarak bu şehirde öğrenim görüyor. Liseler, orta öğrenim ve temel eğitimi de dahil edince; şehrin 3’te birinin öğrenci olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Pekiyi İstanbul, öğrenciler için kapsamlı imkanlara sahip mi?
Soruyu değiştirelim. Ülkenin genelinde, herhangi bir yer sahip mi?
Eskişehir, istisna…
Evet, İstanbul nüfusu itibariyle bir öğrenci şehri. Ancak imkanları bakımından bunu söylemek pek mümkün değil. Özellikle öğrencilerin barınma ihtiyaçlarının karşılanması noktasında, ciddi sorunlar var.
Yurtların sayısı, öğrenciler için yeterli olmamakla birlikte; ev kiralama seçenekleri hem kısıtlı hem de çok pahalı. Bu durumda, öğrenciler merdiven altı seçenekler ve yurt olmayan konaklama tesislerini seçmek durumunda kalıyor. Özellikle kız öğrenciler için bir miktar sıkıntılı şartların söz konusu olduğu kabul etmek gerek.
Siyasi-politik nosyonu olmayıp öğrencinin yaşam biçimi ve diğer tercihleri noktasında özgür bırakan kız yurtları arayışında, size kolaylıklar dileriz. Zira maalesef vakıf ve derneklerin yurtlarında buna ulaşmak pek kolay değil. Bir ideolojinin temsilcileri tarafından inşa edilip işletilen bu yurtlar, ideolojiden pek uzakta duramıyor. Duranlara selam ve sevgiler.
Öte yandan, yurt olmayıp, “yurtmuş” gibi yapanlar; daha ciddi birer sorun olabilir. Elbette yetişkin sayılan üniversite öğrencilerine konaklama hizmeti vermek için bir yurt olma zorunluluğu yoktur. Ancak yurtmuş gibi yapmak, yasaktır.
Öğrenci yurtları, temel eğitim seviyesinde Milli Eğitim Bakanlığı; yükseköğrenim seviyesinde Gençlik ve Spor Bakanlığı denetimindedir. Ruhsat almayan işletmelerin, yurt sayılması söz konusu değildir. Bu işletmeler, yurt olma idddiasında bulunamaz. Zira öğrenci yurtları (kız yurdu olması fark etmeksizin) devlet tarafından belirlenen ciddi standartlara tabidir. Sadece açılmaları değil, iişletme süresince de bu kurallara harfiyen uyarlar.
Bir bina kiralayıp, belediyeden pansiyon ruhsatı alan işletmelerin ise, konaklama tesisi kuralları dışında uyması gereken kural yoktur. Yani bu tesisler yurt değildir.
Hele ki, pansiyon ruhsatı bile olmayan yerleri; konuşmak bile istemiyoruz…
Yurt mu seçelim, başka bir yöntem mi?
Öğrenci yurdu; dünyanın her yerinde, güvenli ve gereksinimlerin tam olarak karşılandığı öğrenci konaklama tesisi sistemi olarak tanımlanır. Bu tesisler, yaşamsal ve öğrenim ihtiyaçlarının gereğince karşılanması için vardır. Tabii tesisin standartlarına bağlı olarak, bu ihtiyaçların asgari şartlarda veya mükemmel karşılanma durumu değişebilir.
Aslında devlet yurtları ve özel yurtlar arasında, temel şartlar yaklaşık olarak yanıdır. Öğrencilerin barınma, temizlik ve ders çalışmaları için şartlar; güvenli binalarda sunulur. Özel yurtlar ise oda tipleri ve hizmet standartları ile devlet yurtlarından farklı olabilir.
Özel yurtlarda, tek kişilik odalar tercih edilebilir ve otel konforunda bir konaklama imkanı söz konusu olabilir. Ayrıca diğer hizmetler bakımından da “özel” standartlarda çözümlere ulaşmak mümkündür.
Yurt sistemi dışındaki yöntemler için ise, iyidir veya kötüdür demek ise doğru değildir. Buna siz karar vermelisiniz.
Ev kiralama ve yaşanabilir kalması için sarf edilmesi gereken maliyetleri dikkate alın. Evde tüm sorumluluğun size ait olacağını unutmayın. Diğer konaklama seçenekleri noktasında da güvenlik ve diğer hususları hesaba katarak karar verebilirsiniz.
Dünyanın Merkezine Hoşgeldiniz
Hayat, yetişkin sıfatı kazanmadan önce çok kolay ama üniversite öğrencisi olduktan sonra işlerin biraz farkına varmaya başlamak gerekiyor. Bunu dünyanın en karmaşık şehirlerinden birisinde yapmak ise ciddi bir antrenman…
Bu ağır hayat eğitimi koşullarını biraz daha geriye ötelemek veya şartları daha az ağır kılabilmek için, öğrenci yurtları işe yarayabilir. Tam olarak eviniz değilse de ona en yakın şartları elde edebilir, yetişkinlik koşullarına daha az keskin bir süreçle geçiş yapabilirsiniz. Zaten yurtlar da tam olarak bunun için vardır.
Daha az yaşam mücadelesi, daha fazla yaşam…
Bu sayede, İstanbul’u keşfetmek için daha fazla zamanınız olabilir.
Ne demiştik?
Dünya’nın merkezine hoşgeldiniz. 🙂
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!